Eşler diledikleri zaman “birlikte” mal rejimi sözleşmesi ile yasal sınırlar içinde aralarındaki mevcut mal rejimini değiştirme hakkına sahiptirler. Ancak bazı durumlarda aralarındaki mevcut mal rejiminin eşler “birlikte” hareket etmeden de değişmesi, değiştirilmesi gerekebilir. Eşler edinilmiş mallara katılma, paylaşmalı mal ayrılığı, mal ortaklığı rejimlerinden birini seçmişlerse veya mal rejimi sözleşmesi yapmadıkları için kanun uyarınca edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olmuşlarsa; aralarındaki mevcut mal rejimini değiştirme konusunda ortak bir talepleri olmasa dahi, bazı durumlarda aralarındaki mevcut mal rejiminin “mal ayrılığı” rejimine dönüşmesi durumu kanunumuzda olağanüstü mal rejimi olarak düzenlenmiştir. Örneğin mal ortaklığını kabul eden eşlerden 389 birine karşı icra takibinde bulunan alacaklı, haczin uygulanmasında zarara uğrarsa hakimden “mal ayrılığına” geçilmesine karar verilmesini isteyebilecektir (TMK m. 210). Eşlerden birinin ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunması halinde; yasal temsilcisi de TMK 206. maddeye göre mal ayrılığına geçiş davası açabilecektir. TMK 206. maddede gösterilen veya buna benzer başka haklı bir nedenin bulunması halinde eşlerden birinin talebi üzerine aile mahkemesi tarafından eşler arasındaki mevcut mal rejiminin “mal ayrılığına” dönüştürülmesine karar verilebilecektir. Bu davanın önemi şudur: Eşler arasında evlilik birliği devam ettiği halde bu davanın kabulü ve kararın kesinleşmesi halinde mal rejiminin tasfiyesine yönelik diğer davaların açılıp, esasının incelenmesi mümkün olabilecektir. Olağanüstü mal rejimine(mal ayrılığı) geçiş davasında görevli mahkeme aile mahkemesi olup, maktu yargılama harcı ve maktu vekalet ücretine tabidir. Yetkili mahkeme ise eşlerden herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesidir(TMK m. 207).
2- Katkı Payı Alacağı Davası
Kısaca “katkı payı davası" olarak da adlandırılan bu davanın konusunu çoğunlukla 743 sayılı önceki Medeni Kanunun yürürlükte olduğu dönemde (01. 01. 2002 tarihinden önceki dönem) edinilip eşlerden biri adına tapuda tescil edilen taşınmaz mallar, trafik tescil memurluklarında kayıtlı motorlu taşıtlar oluşturur. Çoğunlukla tarla, arsa, bağ, bahçe, ev, dükkan gibi taşınmaz malların 3. kişilerden satın alma yolu ile edinilerek eşlerden biri adına tapuda tescil edildi- ği, arsa olarak alınıp üzerine bina yapıldığı, kooperatif üyesi olunup daha sonra kat irtifakı, kat mülkiyeti kurularak tapuya tescil edildiği görülür. Malik olmayan eşin malik olan eş aleyhine açtığı bu davada davacı; davalının mülkiyetinde olan malın edinilmesinde, iyileştirilmesinde veya korunmasında kendisinin de katkısı bulunduğunu ileri sürerek hak talep eder. “Katkı” iddiasına dayalı olarak davacının, davalıya karşı ileri sürebileceği hak “kişisel hak” niteliğindeki para alacağına yönelik olmalıdır. Katkıda bulunulduğu iddiasına dayalı bu davada ayni hak talebinde bulunulamaz. Örneğin davacı, davalı adına kayıtlı olan taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu ileri sürüp taşınmazın 1/2, 1/3 gibi belirli bir payının tapuda kendi adına tescilini talep edemez.
Katkı iddiasının dayanağı; dava konusu malın alınması, onarılması, iyileştirilmesi, korunması ve benzer amaçlar için harcanan para, emek, malzeme olabilir. Örneğin bu katkı; davacının maaşını, ücretini, serbest meslek kazancını davalıya vermesi, banka borcunu, kooperatif üyeliği aidat ve taksitlerini ödemesi, ziynet eşyalarını vermesi ve benzer bir çok değişik şekilde olabilir. Bu davanın hukuki dayanağını 743 sayılı önceki Medeni Kanunumuzun hükümleri, Borçlar Kanunu hükümleri ve Yargıtay kararları oluşturmaktadır.
Bazı bilirkişi raporlarında ve bu raporlar esas alınarak oluşturulan kararlarda; bu davanın “değer artış payı davası” (TMK m. 227) ile karıştırıldığı gözlenmektedir. Her iki davanın dayanağını da davalının mülkiyetinde bulunan bir malın edinilmesi, iyileştirilmesi, korunmasında davacının karşılığını almadan yaptığı katkı iddiası oluşturuyor ise de; aralarında bazı farklar mevcuttur. Bu dava hakkında ki uygulama kısaca şöyledir:
a) Önce davacının iddiasını kanıtlaması gerekecektir. Davacının yaptığı katkının nasıl ve ne şekilde olduğu, miktarı, tanık dahil her tür delille kanıtlanabilir. Mal rejiminin başladığı tarihten, dava konusu malın edinildiği tarihe kadar tarafların gelirleri de dikkate alınmak suretiyle tüm deliler toplandıktan sonra davacının katkısı belirlenmeye çalışılacaktır
b) Daha sonraki aşamada; dava konusu taşınmazın edinildiği tarihteki değerine göre davacının yaptığı katkının oranı rakamsal olarak bulunacaktır. Örneğin %30, %50 gibi. Katkı oranı bulunurken 743 sayılı önceki Medeni Kanunumuzdaki “kocanın, karısının ve çocukların infak ve iaşesi ile sorumlu olduğuna ilişkin 152. madde hükmünün uygulanması ve buna göre kadının katkı oranının hakkaniyete uygun tespit edilmesi gerekecektir.
c) Son aşamada ise bulunan “katkı oranı” dava konusu taşınmazın’’ dava tarihindeki’’ değeri ile çarpılarak, davacı lehine hükmedilecek katkı payı alacağı belirlenecektir. Katkı payı alacağı davasında görevli mahkeme aile mahkemesi, yetkili mahkeme ise davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Bu yetki kesin yetki niteliğinde olmadığından mahkeme tarafından resen dikkate alınamaz. Ancak davalının süresinde ve usulüne uygun yetki itirazı mevcut ise mahkeme tarafından incelenip değerlendirilir. Dava nispi harç ve nispi vekalet ücretine tabi olup talep olması halinde faize “dava tarihinden” itibaren hükmedilir. Dava dilekçesinde gösterilen değerin harca esas olarak gösterildiği, fazlaya ilişkin her hakkın saklı tutulduğunun dava dilekçesinde belirtilmesi ileride hak kaybına uğranılmaması için yerinde olur. Katkı payı alacağı davasında dava açma süresi; Yargıtay 8. Hukuk Dairesi kararlarında 10 yıllık genel zamanaşımı süresi olarak kabul edilmektedir.
3- Değer Artış Payı Davası
Bu davanın hukuki dayanağını; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun 227. maddesi oluşturmaktadır. Davacı bu davada; davalının mülkiyetinde bulunan bir malın edinilmesi, iyileştirmesi veya korunmasında hiç yada uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunduğunu ileri sü- rerek “katkıya dayalı” para alacağı talebinde bulunmaktadır. Bu davada da öncelikle davacının katkısının kanıtlanması ve daha sonra katkı oranının bulunması gerekir. Bu yönler katkı payı alacağı davasında da bulunduğundan, uygulamada her iki davanın zaman zaman birbiri ile karıştırıldığı gözlenmektedir. Her iki dava arasındaki önemli farklar şunlardır. ”Katkı payı alacağı” davasında katkıda bulunulduğu iddia edilen mala katkıda bulunulduğu ileri sürülen tarih 01. 01. 2002 tarihinden önce olduğu halde “değer artış payı alacağı” davasına konu malın edinildiği, katkı yapıldığı ileri sürülen tarih 01. 01. 2002 tarihinden sonradır. Katkı payı alacağı davasında; katkı payı alacağı miktar olarak belirlenirken; katkı oranı ile malın dava tarihindeki sürüm değeri çarpılır. Değer artış payı alacağı davasında ise katkı oranı ile malın tasfiye tarihindeki (karara en yakın tarih) sürüm değeri çarpılmak sureti ile değer artış payı alacağı miktar olarak belirlenecektir. Ayrıca, değer artış payı davasında; katkıda bulunulan malda bir değer kaybı oldu ise (deprem ve benzeri nedenlerle) katkının başlangıçtaki değeri esas alınacaktır. Katkıda bulunulan mal, daha önce elden çıkartıldı ise; davacının alacağı hakim tarafından hakkaniyete uygun olarak belirlenecektir (TMK m. 227).
4- Artık Değere Katılma Alacağı Davası
Bu davanın hukuksal dayanağını 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun edinilmiş mallara katılma rejimi düzenleyen maddeleri(m. 218-241), özelliklede 231-236. maddeleri ve Yargıtay kararları oluşturmaktadır. Mal rejimi sözleşmesi ile edinilmiş mallara katılma rejimini seçmiş veya mal rejimi sözleşmesi yapmadıkları için kanun uyarınca (TMK m. 202) bu rejimi seçtikleri kabul edilen eşlerin veya onların yasal mirasçılarının mal rejimi sona erdiğinde birbirlerinden talep edebilecekleri kişisel hakka dayalı para alacağına yönelik bir davadır. Bu davayı “katkı payı” alacağı davası ve “değer artış payı “alaca- ğı davasından ayıran en önemli özellik; taraflardan birinin diğerine ait bir mala yada malvarlığına katkıda bulunduğunu kanıtlama yükü altında bulunmamasıdır. Yasa koyucu bu mal rejiminde eşlere sahip oldukları bazı mallarla (TMK m. 219) ilgili karşılıklı olarak kişisel hakka dayalı para alacağını ileri sürme hakkı tanımıştır. Bunun için somut bir katkının kanıtlanması gerekmemektedir. Mal rejimi sona erdiğinde; eşlerden her biri veya mirasçıları diğer eş veya onun mirasçılarından davalıya ait “artık değer”in (TMK m. 231) kural olarak yarısını “artık değere katılma alacağı” olarak isteyebilirler. TMK 231. maddede artık değerin bulunacağı edinilmiş mallar, 219. maddede açıklanmış- tır. Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemelerle (örneğin emekli ikramiyesi gibi), çalışma gücünün kaybı nedeni ile ödenen tazminatlar; kanunumuzda “edinilmiş mallar” arasında sayılmış ise de(TMK m. 219) bunların tamamının edinilmiş mal olmadığı, bir kısmının kişisel mal olduğu, bu ayırma işleminin nasıl yapılacağı 228. maddede açıklanmıştır. 393 Bir eşin bütün malları aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir(TMK m. 222/3). İddia, savunma ve toplanan delillerle yapılan yargılama sonucu; a) Mal rejiminin sona erdiği tarihte mevcut olan davalıya ait edinilmiş mallar bulunacak, b) Şayet mevcut ise (ileri sürülüp kanıtlandı ise) “eklenecek de- ğerler” (TMK m. 229) bulunup bunların değerleri edinilmiş mallara eklenecek, c) Şayet mevcut ise (ileri sürülmüş ve kanıtlanmış ise) “denkleştirme” işlemi TMK m. 230) yapılarak edinilmiş mal hesabına dahil edilecek, d) Sonuçta davalı eşe ait bulunan edinilmiş malların toplam de- ğerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkartıldıktan sonra kalan miktar “artık değer” olarak bulunacaktır. Her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait ‘’artık değer‘’in yarısı üzerinde hak sahibi olurlar. Zina veya hayata kast nedeniyle boşanma halinde hakim, kusurlu eşin artık değerdeki pay oranını hakkaniyete uygun olarak azaltabilecek veya kaldırabilecektir ( TMK m. 236 / 2 ).
Mal rejiminin tasfiyesine yönelik davalarla ilgili Yargıtay kararları incelendiğinde; ülkemizdeki uygulama açısından göz önünde bulundurulması gereken başlıca önemli hususlar şunlardır:
a) 01. 01. 2002 tarihinden önce edinilen bir mala katkıda bulunulduğu iddiası ile açılan “katkı payı alacağı” davası ile 01. 01. 2002 tarihinden sonra edinilen bir mala katkıda bulunulduğu iddiası ile açılan “değer artış payı alacağı” davaları ve bu davalardaki hesaplama yöntemi birbirinden farklıdır.
b) Artık değere katılma alacağına yönelik her davada “eklenecek değerler” (TMK m. 229) ve “denkleştirme” (TMK m. 230), mahkeme tarafından kendiliğinden dikkate alınıp uygulanamaz. Bu konuda tarafların bu yönde bir taleplerinin bulunması ve bununda kanıtlanması 394 durumunda bilirkişi incelemesinde bu hususların değerlendirilebilmesi mümkün olabilecektir.
c) Usulüne uygun açılmış karşı dava veya birleşen dava yoksa davalının; alacak ve buna bağlı “takas” talebi dikkate alınamaz. d) Artık değere katılma alacağı hesabında mevcut olan edinilmiş malların “tasfiye” tarihindeki sürüm (piyasa) değerleri esas alınır. ”Tasfiye tarihi değeri”, Yargıtay uygulamasına göre; bu davanın karar tarihine en yakın tarihteki değeridir. Edinilmiş mallara hesapta eklenecek değerler (TMK m. 229) varsa, malın devredildiği tarihteki değeri esas alınacaktır (TMK m. 235). Eşler mal rejimi sözleşmesi ile; değer artış payı veya artık değere katılma ile ilgili başka bir esas da kararlaştırabilirler (TMK m. 227-237).
Değer artış payı davası ile artık değere katılma alacağı davasında da görevli mahkeme aile mahkemesi dir. Eşler yabancı ülke mahkemesinde boşanmışlar ve karar Türkiye’de tanınmış veya tenfiz edilmiş ise artık değere katılma alacağı yönünden dava açma süresi ne zaman başlayacaktır? Yargıtay 8. Hukuk Dairesi bu sürenin yabancı mahkemenin boşanmaya dair kararının o ülkede kesinleştiği tarihten itibaren başlayacağı görüşündedir.
Mal rejiminin ölümle sona ermesi ve sağ kalan eşin miras hakkı yanında ayrıca edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan değer artış payı alacağı veya artık değere katılma alacağının da bulunması halinde, hangisinin önceliği olduğu konusu üzerinde durulmalıdır. Sağ eşin mal rejiminden kaynaklanan alacak hakkı terekenin borcu olduğundan öncelikle bu borcun ödenmesi gerekecektir. Sağ eşin miras payı daha sonra kalan tereke miktarı üzerinden belirlenecektir.
***
Avukatlarımız, boşanma ve aile hukukunun önemli alanlarından biri olan mal rejimi davalarında,
- Mal rejimi sözleşmeleri hazırlanması,
- Mal rejiminin tasfiyesi ve edinilmiş mallara katılma rejiminden doğan katılma alacağı ve değer artış payı alacakları davaları,
- Olağanüstü mal rejimine ( mal ayrılığına) geçiş davaları,
- Mal ayrılığı rejiminden doğan katkı payı alacağı davaları,
- Miras sebebiyle mal rejiminden doğan alacak davaları,
- Aile konutu davalarında ve mal rejimlerine ilişkin diğer hukuki sorunlarınızda Türk ve Alman dillerinde danışmanlık ve temsil hizmeti sunmaktadır